Aşure Yaparken Buğday Islatılır Mı? Bir Mutfak Geleneği Üzerine Tartışma
Aşure… Her yıl Muharrem ayında, hem lezzetli hem de bolca tartışmalı bir gelenek haline gelen, paylaşılan bir tatlı. Ama öyle bir soru var ki, bu tatlının mutfakta pişen her aşamasında gizli bir anlam taşıyor: Aşure yaparken buğday ıslatılır mı? Şimdi hepimiz biliyoruz ki, aşure, bir gelenek meselesi. Ancak gelenek dediğimiz şey her zaman bir noktada değişime uğrayabiliyor. 28 yaşında, sosyal medyada aktif bir genç olarak, bu meseleye biraz cesurca ve eleştirel bakmak gerekirse… Evet, buğdayın ıslanıp ıslatılmaması meselesi aslında, tam anlamıyla bir mutfak felsefesidir.
Aşure Tarifi: Buğday Islatılmalı Mı, Islatılmamalı Mı?
İlk olarak, “buğday ıslatılır mı?” sorusuna net bir cevap vermek gerekirse: Evet, islatılmalı! Çünkü ıslatma, buğdayın daha hızlı pişmesini sağlıyor. Bu, bilimsel bir gerçek. Ancak, aşurenin tescillenmiş tarifine bakıldığında, ıslatmak sadece teknik bir mesele değil. İşin içine gelenek, sabır ve uğraş giriyor. Hani bazen kendi dedelerimizden, annelerimizden duyduğumuz o “aşurenin en güzelini ben yaparım” cümlesi var ya, işte o cümlenin ardında da bu tarz “geleneksel” kurallar gizli.
Güçlü Yönler: Buğdayı Islatmanın Avantajları
Bunları söylemeden geçemem: Islatılmış buğdayın aşuredeki rolü aslında mutfağa giren herkesin hayatını kolaylaştıran bir faktör. Buğday ıslatmak, onu daha yumuşak, daha hızlı pişen bir hale getirir. Kimse uzun uzun pişen sert buğdayları karıştırmak istemez, değil mi? Herkes zaman kazanmak ister, hele de 9 gün boyunca yapılan o “Aşure”yi hazırlama çabalarından sonra.
Peki, sadece pratiklik mi? Hayır, aynı zamanda lezzet de burada devreye giriyor. Buğday, suyu emdikçe, pişerken daha fazla tat ve aroma alır. Bu da aşurenin kendine has o derin, zengin tadını verir. O yüzden aslında geleneksel tariflerde buğdayın ıslatılması hem hız hem lezzet açısından müthiş bir avantaj sağlıyor.
Zayıf Yönler: Aşurenin Geleneksel Misyonunu Unutmak
Ama burada durmak lazım, çünkü işin bir başka boyutu var. Geleneksel mutfak kültüründe her bir malzeme, ustalıkla bir araya gelir ve zamanla pişer. Aşureyi ıslatmadan pişirenler de bu geleneğin savunucusu. “Sabır” diyorlar. “Yavaş yavaş, dikkatle pişmeli” diyorlar. Bu noktada ıslatma meselesi bir türlü kabul görmüyor. Çünkü ıslatmadan pişirmek, aslında bir tür sabrın, geleneğe olan bağlılığın simgesidir.
Bu tür tartışmalarda hep şu soruyu sormak zorunda kalıyorum: Gerçekten her gelenek, modernize edilmeli mi? Her adımın hızlanması ve kolaylaşması bizi gelenekten ne kadar uzaklaştırıyor? Bu mesele, aslında modern yaşamın bir parçası. Her şeyin hızlı, kolay ve verimli olması isteniyor. Ama geleneksel bir tatlının, belki de doğasında olan o yavaş pişme süreci kayboluyor. Hani o “Aşureyi gece boyunca sabırla, sabah erkenden pişireceksin” sözünü hatırlıyor musunuz? İşte, o yavaş pişen buğday, geleneksel mutfakla olan bağımızı güçlendiriyor. Buğdayın ıslatılmadan pişmesi, aslında geçmişin mirasını da bir nebze yaşatıyor.
Soru: Geleneksel Tarife Karşı Modern Yöntem
Peki ya siz ne düşünüyorsunuz? Islatmak gerçekten de zaman kaybı mı, yoksa geleneğin bir parçası mı? Bu noktada, bir aşureci olarak, kendi mutfak alışkanlıklarımıza ne kadar sadık kalmalıyız? Hızlı çözüm mü, yoksa sabırla yapılan geleneksel tarif mi?
Bazı insanlar, aşureyi sadece “lezzet” olarak değil, aynı zamanda bir “ritüel” olarak da görürler. O zaman buğdayın ıslatılması ya da ıslatılmaması, gerçekten sadece bir teknik değil; bir yaşam tarzı, bir kimlik meselesi haline gelir. Modernleşmeye uğramış bir tarif, belki de o eski zamanların sıcaklığını ve insanları bir araya getiren o samimi atmosferi kaybeder.
Sonuç: Geleneksel Olanı Korumak mı, Yoksa Kolaylaştırmak mı?
Aşure, her yıl bir gelenek olarak yapılır ve her yıl bu gelenek, bir şekilde evrimleşir. Islatmak, kesinlikle zaman kazandıran, pratik bir yöntemdir. Ama bir yandan da bu “yavaş pişirme” geleneğinin ardında bir anlam var. Peki siz, aşureyi hızlıca hazırlamak için ıslatılmasını savunuyor musunuz? Yoksa sabırla pişen geleneksel tarifin arkasında mı duruyorsunuz?
Bunun cevabını her mutfakta, her aşure pişirilirken vereceksiniz. Sonuçta, aşurenin kaymağını kimseye kaptırmayın!